
DAHA AZ KLÜP, DAHA ÇOK DIY! - Discos Pinya’dan Josep ile Barcelona Punk Sahnesi Hakkında Bir Röportaj
Şehirdeki dönüşümler, soylulaştırma, kolektiflerin dağılması ve politik bağların zayıflaması... Tüm bunlar sahneyi nasıl etkiliyor? Discos Pinya’dan Josep, bu değişimleri içeriden gözlemleyen biri ve DIY kültürün aktif bir parçası olarak, bize sahnenin hem güçlü hem de kırılgan yanlarını anlatıyor. Bu röportajda; sahnenin geçmişteki ve bugünkü rolünü, politik bağların nasıl zayıflayıp yeniden kurulabileceğini Josep’in deneyimleri ışığında konuşuyoruz.
Merhabalaar! Röportaj isteğimizi kabul ettiğin için teşekkür ederiz. Kendini bize tanıtabilir misin? Bu kültüre nasıl ve ne zaman dahil oldun?
Merhaba! Ben Discos Pinya’dan Josep. Asıl olarak LOUISxARMSTRONG, Mandanga! ve Addenda’da gruplarında çalıyorum ama bu röportajdaki cevapları bireysel olarak vereceğim. 2004’ten beri sosyal hareketlere ilgi duyuyorum ve 2009’da bu hareketlere aktif olarak dahil olmaya başladım.
Addenda ile çalmaya başladığımızda, birilerinin bize konser ayarlamasını beklemek yerine kendi konserlerimizi organize etmemiz gerektiğini fark ettik. Bazı arkadaşlar kayıt almamıza yardım etti ve kayıtlarımızı CD-R’leri sprey boya ile boyayarak yayımladık.
Aynı zamanlarda squat’larla ilgilenmeye, toplantılara, vegan yemek pişirmeye, gençlik merkezlerinde bulunmaya başladım ve 2012’de PlayFastOrDont adında (Çek festivaline benzer) iki günlük bir festival organize ettiğimi hatırlıyorum. O dönem yürütmeye yardım ettiğim bir bloga dayanıyordu ve bugün hâlâ bir nebze benim lakabım gibi: Josep playfast.
O dönemde ayrıca Katalonya’nın Girona ve Lleida gibi diğer şehirlerinde de çaldık; çok sayıda grubun geçtiği Vic, Manlleu ve Torelló’daki insanlarla arkadaş olduk. 2013–2014’e geldiğimizde çaldığım gruplarla İspanya ve Avrupa’da DIY konser ayarlamaya ve turlamaya başladım. Ayrıca birkaç arkadaşla birlikte CSA La Rampa adlı işgal bir mekânda yer aldım; burada birçok grup çaldı ve çok şey öğrendik.

Bahsettiğin gibi, uzun zamandır Barselona'dasın. Barcelona punk sahnesini diğer şehirlerden ayıran nedir? Bu sahneye özgü bir ruh ya da dinamizm var mı?
Uzun süre başka büyük bir şehirde yaşamadığım için BCN punk sahnesini diğer yerlerle kıyaslayamam ama beni biraz üzen bazı noktaları söyleyebilirim — herkes benimle aynı fikirde olmayabilir ama bazı arkadaşlarım katılıyor.
Ayrıca, turnede başka bir şehirde kaldığım her seferinde “onlarda olan ama bizde olmayan” şeyleri görünce biraz kıskanıyordum. Bu; altyapı, projelerde yer alan insanlar, kolektifler ve çaldığımız bazı müzisyenlerin ortalama kalitesi gibi unsurları içeriyor. Gittiğim çoğu yerde hayat Barcelona’dan daha kolay ve daha keyifli görünüyordu… ama belki de bu bir çeşit gezgin sendromudur.
Barcelona, punk sahnesinden bağımsız olarak, plajı ve harika havasıyla Akdeniz şehri olarak benzersiz. Ancak şehri diğer büyük şehirler gibi turizme hizmet eden bir yer haline getirmeyi amaçlayan politikalar — soylulaştırma — onu kalıcı olarak değiştiriyor. Bu süreç muhtemelen 1992 Olimpiyatları ile başladı ve 2024 yazında gerçekleşen 37. America’s Cup gibi etkinliklerle sürüyor.
Punk sahnesine dönersek: Bu sahne de kötü tutumlardan ve soylulaştırmadan muaf değil. Yok olan mekânlar ve squat’lardan değil sadece; punk kitlesinin içindeki davranışlardan da bahsediyorum: Konser organizatörleri ve grupların konfor arayışı, sadece müzik odaklı ama DIY değerleriyle bağsız konserler, tek bir konser için uçakla gelen gruplar, festivale gitmek için Airbnb tutan punklar, politik kültür eksikliği…
Barcelona eskiden bir squat cennetiydi. Gençlik merkezleri (ki çok önemlidir), birçok punk grubu ve kolektifi vardı. Ama burada büyüdüğüm için şehre “yeni gözlerle” bakmak zor. Üzücü ama bazı kolektiflerin tamamen kendi yollarına gittiğini hissediyorum. Aynı anda iki konser organize etmeye çalıştığında bile — her ikisinde de turlayan gruplar olmasına rağmen — bazı insanlar konserleri birleştirmek istemiyor. Ayrıca bazı organizatörlerin yerel gruplara gösterdiği özen ile turlayan gruplara kırmızı halı sermesi arasında belirgin bir fark var.
Peki şehrinizde olup biten siyasi olayların önemi ne kadar büyük? Bu olayların punk sahnesiyle kesişimi nasıl ve sahnenizin politik bir mesajı iletmek için etkili bir platform olduğunu düşünüyor musun?
Daha önce söylediğim gibi, Barcelona’da politik olaylarla punk sahnesinin kesişimi 2012–2015’ten sonra zayıfladı. 2002’de 12–13 yaşındayken punk ve anarşizme âşık olduğumda, ikisi arasında güçlü bir bağ hayal etmiştim; o bağ benim için zamanla evrildi.
Şehirde aslında çok canlı bir aktivizm çeşitliliği mevcut: Filistin mücadelesini destekleyen gruplar, anti-turizm hareketleri, 2024 America’s Cup gibi büyük organizasyonlara karşı eylemler, tahliyelere ve soylulaştırmaya karşı savaşan konut sendikaları ve işgal edilmiş sosyal merkezlerde örgütlenmeye devam eden anarşist kolektifler... Ancak punk’ın bu hareketlere eşlik eden bir “soundtrack” olma rolü son on yılda çok zayıfladı. Örneğin, yıllarca yer aldığım anarşist blok partide bile, punk’a karşı isteksizlik oluştu; punk grupları yer almasın denildi ve yerlerini DJ setleri aldı.
Bunu çözmek için “Kaos a Vallcarca” etkinliğinde punk gruplarını Cuma veya Cumartesi yerine Pazar öğleden sonra çaldırdık.

Punk sahnesinin politik mesaj iletmek açısından hâlâ etkili bir platform olup olmadığına gelince; bence hâlâ bir rol oynuyor ama artık tek veya birincil mecra değil. Punk alt kültürü, fanzinler ve söz odaklı şarkılar tarihsel olarak politik mesajları iletmek için çok etkili kanallardı — ki benim için kesinlikle böyleydi. Ancak, daha derin bir politik kavrayışın; literatüre ve makalelere dalmayı, söyleşilere katılmayı ve tartışmalarda yer almayı gerektirdiğini fark ettim.
Konuyu biraz daha kişisel bir deneyime taşıyalım: En unutulmaz konser deneyimin neydi? Bizimle paylaşır mısın?
Benim için en iyi deneyimlerden biri kesinlikle Türkiye’de — İstanbul ve Ankara’da — turlamak ve çalma fırsatıydı. Evimden en uzak gittiğim yerlerdi.
En sevdiğim performans ise LOUISxARMSTRONG ile 2023’te Fluff Fest’te çalmaktı — bir hayalin gerçekleşmesiydi.

Yıllarca Fluff Fest’e gitmiş, birçok kez Çekya’da turlamıştık. LP’miz çıktığında 2020 festivalinde çalmamız gerekiyordu ama COVID dünyayı durdurdu. Yeni materyal olmadan üç yıl sonra çalmayı istemek mantıksızdı, bu yüzden bir EP yayımladık. Şarkılardan birinde şöyle diyor:
NE İSTİYORUZ?
Ekonomiyi planlamak, hayatlarımızın kontrolünü geri almak.
Bir saniye daha acı çekmek istemiyoruz.
Fazlayı dağıtmak istiyoruz.
Renkli grup tişörtleri, turlar, split’ler ve işbirlikleri,
Gösteriler için tükenmeyen squat’lar.
Fluff Fest’te çalmak istiyoruz.
Her şeyden fazlasını istiyoruz!
Unutulmaz konserlerden bahsetmişken, bulunduğun bölgede DIY kültürü ne kadar yaygın ve önemli? Kendi müziğini yapmak veya etkinlik organize etmek konusunda deneyimlerin neler oldu?
Bence inanılmaz derecede önemli — benim ve çevremdekiler için.
Bir dönem squat veya gençlik merkezi dışında hiçbir yerde çalmak bile istemiyorduk; barları ve pub'ları reddediyorduk. Tüm konserleri kendimiz ayarlıyorduk.
Squat’lar azalınca ve biz yaş aldıkça, bazı kolektiflerin DIY etikle hiç bağsız mekânlarda konser yapmaya başlaması beni rahatsız etmeye başladı.
Bunca emek verip sonra izleyicilerle giriş parasını ödemedikleri veya mekâna saygı göstermedikleri için kavga etmek zorunda kalmak yorucu — ama bu punk kadar eski bir sorun.
Benim organize ettiğim çoğu konser squat’larda ve gençlik merkezlerinde yapıldı. Gelirleri her seferinde bir sosyal harekete bağışladık. Discos Pinya’da kazandığımız paranın çoğu plak ve tişört satışlarından geliyor; bunu gruplar arasında paylaşıyoruz.

Her zaman gruplara vegan yemek talep ediyoruz ve izleyicilere de vegan yemek sunuyoruz. Vegan yaşamanın mümkün, ucuz ve lezzetli olduğunu göstermek istiyoruz. Ayrıca güvenli alan yaratmaya çalışıyoruz.
Yıllar önce konserlerden önce politik konuşmalar yaptık ama kimsenin ilgilenmediğini görünce bıraktık. Ben o tartışma geleneğini anarşist gruplara taşıdım.
Uzun yıllar üç aktif grupta olup hem politik hem de DIY punk sahneleriyle bağlantılı olsam da, sonunda ikisini biraz ayırmış oldum. Mahallemdeki anarşist grupta neredeyse 10 yıl yer aldım — punkla değil, anarşizmle ilgili bir kolektifti. Punk kitlesinin çoğunun sosyal hareketlerde pek aktif olmadığını fark ettim. Bu kötü bir şey değil, sadece gerçek mücadelelerin — tahliyeler, polis şiddeti, eylem organizasyonu — sosyal hareketler tarafından yürütüldüğünü gördüm.
Ayrıca vegan söylemin yokluğunu özlüyorum. Et yiyen insanları rahatsız etmek sanki artık demode.
Sahnede üretim kadar alan açmak, kapsayıcılık ve çeşitlilik de önemli. Punk sahnesinde çeşitlilik ve kapsayıcılık hakkında ne düşünüyorsun? Farklı seslere yer vermek neden önemli?
Kesinlikle önemli! Normatif biri olarak kısa tutacağım: Organizatörler olarak konserlerimizin tamamen cis-hetero erkeklerden oluşan gruplarla dolu olmamasına özen gösteriyoruz. Her mekânda güvenli alan yaratmaya çalışıyoruz ve hepimiz buna bağlıyız.
Peki kolektifler sahneye ve topluma nasıl katkı sağlıyor?
Sevmediğim yöntemlerle çalışan kolektiflerden bahsetmek yerine, bizim sık sık karşılaştığımız ve sevdiğimiz kolektiflere odaklanacağım — bu daha sağlıklı. Bazı insanlar sadece kendi konserlerine gider ya da sadece “cool” olanlara. Bazıları ise sadece festivallerde görünür. Kimse DIY konserlere gitmek zorunda değil, ama son iki konserde izleyicilerin 50 kişiden sadece 5’ini tanımak tuhaftı.
La Plaga DIY kolektifiyle daha yakınız. Discos Pinya’dan 5–10 yaş daha gençler. Sık sık konser yapıyorlar, kendi festivallerini düzenlediler, gruplarımızı davet ettiler. Bazı gruplarının Katalanca söylemesini seviyorum — punk ve DIY etikle birlikte kesişim noktamız bu. Ojala Este Mi Bici de favorilerimden. Bizden 5–10 yaş büyükler, yaptıkları her şeyde tutkulular ve hangi konserlerine gitsen iyi vakit geçiriyorsun.
Fanzinlerin ya da basılı yayınların kültürdeki yeri sence ne durumda? Senin için özel anlamı olan yayınlar var mı?
İtiraf etmeliyim, pandemi öncesinden beri yeni fanzinlerden biraz uzak kaldım… Ayrıca Barcelona punk sahnesinde eskisi kadar büyük bir olay olmadıklarını düşünüyorum. Barcelona dışından gelen fanzinleri çok severdim. Artık konserlerde çok satan da görmüyorum.
Röportaj için çok teşekkürler! Sohbeti bitirmeden önce eklemek istediğin bir şey var mı?
Daha az kulüp, daha çok DIY!
Bana tüm bu alanı verdiğiniz için teşekkürler. Umarım çok uzun olmamıştır, umarım iyi yönde bir katkı sağlamışımdır ve umarım size yeni düşünceler kazandırmıştır!
